Dostoyevski’nin Budala’sından

Dostoyevski’nin “Budala” adlı romanından (*);

Bizde pratik adamın bulunmayışından her zaman yakınılır. Söz gelişi, politikacı adam çoktur, general de boldur. Yöneticilerin her türlüsüne rastlanır. Ne kadar istersen bulunur ama pratik adam yoktur. Herkes de bu yokluktan sızlanır. Hatta kimi demir yolunda çalışan işçiler, işlerin düzen içinde yürümediğini, gemicilik işletmelerindeki yöneticiler teknik adamın bulunmadığını söylerler. Bir de işitirsin ki yeni açılan bir demir yolunda tren raydan çıkmış ya da köprüden uçmuş! Kimi zaman gazeteler trenin düz kar tarlasında gidemeyecek bir kazaya uğradığını, bütün kış süresince orada çakılıp kaldığını yazarlar. Birkaç saat gecikeceklerini sanan yolcular beş gün sürekli yağan kardan kıpırdayamazlar. Bazen binlerce pud (16,3 kg’a eşit bir Rus ağırlık ölçüsü birimi) mal, iki üç ay olduğu yerde kalıp çürüyormuş. Bazen -gene de inanılacak gibi değildir- bir yönetici, yani bir demir yolu görevlisi, kendi mallarını yollamak konusunda çok acele eden bir tüccarın adamına yardım etmek yerine tokat attığını, sonra da davranışını açıklarken bu işin onu çok öfkelendirdiğini söylemiş. Bir devlet işinde bu kadar kişinin gözü önünde olanları düşünmek bile çok korkunçtur. Herkes hizmet etmiştir, etmektedir ve etmek amacındadır.Ama bu kadar memur yetiştiren gemicilik işletmeleri için değerli bir işçi bulunamıyor nedense.

Bütün bunlara bazen son derece basit bir yanıt veriliyor. Öyle basit ki böyle bir açıklama bile inanılacak gibi değildir. Bizde herkesin çalıştığı, çalışmakta olduğu doğrudur. Gerçekten iki yüz yıldır Almanlar tarafından verilen en güzel örnekleri taklit etmek, dedelerden torunlara değin sürüp gidiyor. Ama muhakkak ki en az pratik olan insanlardan söz etmek istiyorduk ama hemen memurları anlatmaya başladım. Bu durumda bu sorunun kuşkulu bir yanı kalmıyor. Korkaklığın ve kişisel ataklığın eksikliği bizde her zaman pratik insanı tanıyabilmek için en önemli ve en belirgin bir özellik olarak kabul edildi. Şimdi de aynı şekilde düşünülüyor. Ama yakınmak istedikten sonra ne diye yalnızca kendimizinkilerden yakınalım? Yeniliğin eksikliği her yerde, bütün dünyada, her çağda, her zaman pratik ve iş bilirlik yönünden, her şeyi yapabilen bir insan için en sağlam bir temel ve en gözde özellik olarak kabul edildi. Hiç kuşkusuz -basit bir ortalamayla- insanların yüzde doksandokuzu bu düşüncededir. Yalnız insanların yüzde biri hep başka türlü düşündüler ve düşünüyorlar.

Kâşifler ve dâhiler mesleklerinin başlangıcında -ve çoğunlukla sonunda- toplum gözünde hep bir aptal olarak kabul edildiler. Bu gözlem o denli bayağı olmasına karşın genel bir yargı hâline geldi. Dokuz yıl süresince herkes milyonlarını yüzde dört faizle Lombard’lara (Rusya’da o yıllarda, ipotek karşılığı kredi veren bir kurum) yatırdı. Ama Lombard’lar kapanıp ortadan kalkınca para yatıranların her biri, bu çabaların girişkenlikten öteye gitmediğini ve milyonların büyük bir kısmının dolandırıcıların elinde kaldığını gördüler. Böylece ticaret işlemlerinin karışıklıkları arasında kaybolup gittiler, çünkü bu iş her şeyden önce dürüstlük ve iyi ahlaka dayanırdı, özellikle dürüstlüğe. Şimdiye değin iyi ahlakın ve terbiyenin doğal sonucu sayılan sıradan bir adam olma, çalışkan, dürüst bir insanın vazgeçilmez niteliklerindendi. Bu kurallara birdenbire ters düşmek pek uygunsuz, üstelik ayıp olacaktı. Söz gelişi çok sevdiği çocuklarının oğlu ya da kızının biraz yoldan çıktığını gördüğü zaman hangi annenin yüreği hop etmez? Her anne çocuklarını şımartırken “Hayır, bir yenilik olmadan mutlu ve kolaylıkla yaşaması çok daha iyi olur.” diye düşünür. Dadılarımız ise çocukların beşiklerini “Altın madalyalar takacaksın, general olacaksın.” ninnileriyle sallarlar. Dadılarımız arasında her zaman general rütbeleri Rus mutluluğunun en yüksek derecesi olarak sayılır. Bu rütbe halk tarafından tutulan en gözde huzur ve mutluluğun en tatlı sembolüydü. Gerçekten de otuz beş yıllık çalışma ve birbiri peşinden yapılan sınavlar sonucunda Rusya’da gerçekte hangi adam, bir gün generalliğe erişmeyi ve Lombard’a bir miktar para yığmayı düşünmemişti? Böylece Rus, hiçbir çaba harcamadan pratik ve her şeyi yapabilen bir insanın şöhretine kavuşuyordu. Aslında Rusya’da generalliğe gelebilecek yalnız bir sınıf insan vardır: Bunlar yenilik yaratan kafalardır, bir bakıma huzursuzlar. Belki de burada anlaşmazlık var. Ama genellikle bu gözlem doğru gözüküyor. Rus toplumu da ideal pratik insanını bu şekilde tanımlıyor.

*Budala, Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski, Çeviren: Ahmet Ekeş, Engin Yayıncılık, İstanbul, 1990, s.413-415.

edebiyatvadisi

Next Post

Cümle Oluşturma

Pts Tem 15 , 2019
Cümle Oluşturma Cümle, bir duygu ya da düşüncenin bir yargıya bağlanarak aktarıldığı söz ya da söz dizisidir. Cümlenin temel işlevi bir yargıyı bildirmesidir. Türkçede kurallı bir cümle Özne + Tümleç + Yüklem biçiminde sıralanır. Ancak bir cümlede tümlecin kullanılması zorunlu değildir. Tümleçlerin sıralanmasında ise zarf tümlecinin yüklemden önce kullanılması esastır. […]

You May Like