Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)

Ekspresyonizm:

Yirminci yüzyılın başlarında sanatçının kendi iç dünyasını gözlemlemek suretiyle elde ettiği gerçeği açığa çıkarması, dışa vurmasını esas alan, bireyselci bir sanat/edebiyat akımıdır. “Ekspresyonizm”in kelime olarak kullanışı 1850’lere kadar inmesine rağmen, kavram olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı; ilk defa kim tarafından kullanıldığı hususları tartışmalıdır. Bazı araştırmacılar, kavramın ilk olarak Almanya’da Wilhelm Worringer tarafından 1911’de; bazıları ise Paul Cassier tarafından 1910’da kullanıldığını iddia etmektedirler. Bununla birlikte ekspresyonizm kavramı ve akımının kamuoyuna mal olması 1910’lu yıllarda; yaygınlaşması ise 1916’lardadır. Akım 1925’lere kadar varlığını sürdürmüştür. Şiir ve tiyatro türlerinde dikkat çeken ekspresyonizm, toplumun gerçeklerine sırt çevirdiği için pek başarılı olamamıştır. Acımasız parodiler, karikatürü aşan abartılar, kaba saptırmalarla dolu tiyatro eserleri pek itibar görmemiştir. Savaşın getirdiği problemleri çözme, yeni ve güçlü bir estetik değer oluşturma ve bu kapsamda güçlü eserler verme konularında yeterince başarılı olamamışlardır.

Ekspresyonizmin İlkeleri:

 1. Sanatçının iç dünyasındaki gerçeği esas almışlardır. Bu gerçek, realist ve natüralistlerin sözünü ettikleri maddi gerçek değildir. Dış dünyadaki gerçek, asıl gerçeğe ulaşmaya engeldir. Sanatçı, zaman ve mekân sınırlarını aşıp içindeki gerçeği dile getirmelidir.

2. Sanatın amacı ve görevi, sanatçının iç dünyasını gözlemlemesidir. Sanatçı, dış dünyada bulunamadığı mutluluğu kendi iç dünyasında arayan ve bulduklarıyla dış dünyayı değiştirmek isteyendir.

3. Kişiyi önemseyen, bireyi yücelten bir anlayış içindedir. İnsanı, içinde yaşadığı toplumdan hatta kendisinden bile soyutlar.

4. Yeni bir dünya ve yeni bir insan peşindedirler. Amaçları okuyucuyu ya da izleyiciyi eğitmek ya da eğlendirmek değil, onları sarsarak ve şaşırtarak bulundukları uyuşuk durumdan kurtarmak ve değiştirmektir.

5. Okuyucu ya da izleyicinin yaşadıkları zamanın çarpıklıklarını görmelerini, geleceğin belirsizliğini fark etmelerini ve böylece kendilerini yeniden yapılandırmalarını istemişlerdir.

6.Kendilerine özgü bir dil ve anlatım oluşturmuşlardır. Öncekilerin zengin dil hazinesinden yararlanmışlar, imkânları zorlayarak dili yenilemişlerdir. “Çığlık”, ekspresyonistlerin anlatımındaki ortak niteliklerin başında gelir.

 Başlıca Temsilcileri:

 Heinrich Mann (1875-1955): Alman yazarı. Eserleri: Bir Aile İçinde, Tembeller Ülkesinde, İmparator, Üç Dakikanın Romanı, Kapının Önünde Yürüyüş, Kavallar ve Hançerler, Kral Dördüncü Henri’nin Gençliği, Kral Dördüncü Henri’nin Sonu.

 Alfred Döblin (1878-1957): Alman yazarı. Eserleri: Kara Perde, Üç Sıçrayış, Dağlar Denizler ve Devler, Berlin Alexanderplatz.

 James Joyce (1882-1941): İrlandalı yazar. Eserleri: Dubliners (hikâye), Sürgünler, Ulysses (roman), Oda Musikisi, Sürgünler, Finnegan’ın Uykusuzluğu.

 Franz Kafka (1883-1924): Avusturyalı yazar. Eserleri: Dava, Açlık Şampiyonu, Şato, Amerika, Çin Seddi, Değişim, Ceza Sömürgesi.

 Ernst Weiss: (1884-1940): Avusturyalı yazar. Eserleri: Kadırga, Zincirlenmiş Hayvanlar, İnsan İnsana Karşı, Nahar, Görgü Tanığı, Cezaevi Hâkimi, Aristokrat, Kadın Avcısı.

 Hugo Ball (1886-1927): Alman yazar ve şair. Eserleri: Fiametti ya da Fakirlerin Züppeliği Hakkında, Delişmen Tenderenda (roman).

edebiyatvadisi

Next Post

Kaside

Paz Tem 7 , 2019
Arapça “bir maksat güden uzun manzume” anlamına gelir. Belli bir amaçla yazılmış şiir demektir. Türk edebiyatında din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılmış uzun şiirlere denir. Araplardan İranlılara ve XI. yüzyıldan itibaren Türklere geçmiştir. Kaside türünün özellikleri: 1. Beyit sayısı 33-99 arasındadır. Ancak 33’ten az sayıda beyitle yazılmış kasideler de […]

You May Like