Maksim Gorki

Maksim Gorki (1868-1936)

Sovyet edebiyatının kuruluşunda önderlik rolü olan Gorki, 1892’den itibaren yazdıklarıyla dünya çapında büyük bir üne kavuşmuştur. Çarlık düzeninin sosyal ve politik görüşlerine aykırı bir tutum izleyen Gorki’nin hem ülkesinde hem de dünyada büyük başarı sağlamasının birçok nedeni vardır: Renkli bir anlatım, eşsiz bir gözlem ve canlı bir betimleme yeteneğine sahiptir. Roman, öykü, tiyatro, edebiyat tarihi ve eleştiri alanlarında 1250 parça yazı yazmıştır. 

Yol Arkadaşım Maksim Gorki – Ataol Behramoğlu

Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov’dur. “Acı” anlamına gelen Gorki adını sonradan aldı. 1868 yılında Nijni Novgorod (bugünkü Gorki) kentinde doğdu. Babası M.S. Peşkov, marangozdu. Annesi V. V. Kaşirina, bir boya atölyesi sahibinin kızıydı. Babasını çocuk yaşlarda yitiren Gorki, bir süre dedesi V. Kaşirin’in evinde yaşadı. Fakat günün birinde V. Kaşirin şöyle dedi torununa: “Aleksey, sen bir madalyon değilsin. Seni ömrümün sonuna kadar boynumda taşıyamam. Haydi git, ekmeğini kazan.” Gorki “ekmeğini kazanmaya” gitti bunun üzerine. O sırada on bir yaşındaydı. Bir sürü işe girip çıktı. Dükkânlarda çıraklık, bir gemide aşçı yamaklığı yaptı. Aşçıbaşı, o dönemin Rusya’sında çok rastlanan okumuş emekçilerdendi. Gorki’nin kitaplara ilgi duymasında büyük etkisi oldu bu adamın. Aleksey hiç durmadan okumaya başladı ondan sonra. Eline ne geçtiyse, yutarcasına okudu. 1884 yılında Kazan Üniversitesi’ne girmek istediyse de, olumlu bir sonuç elde edemedi. Bin bir yoksulluk içinde hamallık, fırınlarda yamaklık yaptı. Rusya’da devrimci hareketin başında Narodnikler vardı o sırada. Gorki de bu gruplara katıldı. İşçiler ve köylüler arasında devrimci propagandaya girişti. Sonra halkın hayatını yakından görmek isteyerek uzun yolculuklara girişti. 1888’de Hazar Denizi balıkçı takımlarında, sonra Gryaz-Tsar, İtsınskay istasyonlarında çalıştı. 1889’da Nijni Novgorod’da, yazar Korolenko’yla tanıştı. Korolenko sonradan Gorki’nin edebiyata girmesine yardım edecektir.

Devrimci Narodniklerle ilişkisi nedeniyle 1889’da tutuklandı. 1891 ilkbaharında yeniden Rusya içi yolculuklara girişti. Volga, Don Bozkırlari, Ukrayna ve Tuna boylarını dolaştı. Oradan Kırım yoluyla Kuzey Kafkasya’ya ve Tiflis’e gitti. Burada bir yıl kalarak çekici ameleliği ve yazmanlık yaptı. Devrimci işçilerle ve aydınlarla ilişkiler kurdu. Yasadışı bir gruba katıldı. “Makar Çudra” bu sırada yazıldı ve Gorki ilk kez bu öyküyle (“Kafkas” Gazetesi, 1892) yayın yaşamına girdi. Çok sonra yayımlanan “Kız ve Ölüm” adlı şiirini de bu sırada yazmıştı.

“Eskizler ve öyküler”

1892 sonlarında Ninji Novgorod’a dönen Gorki, edebiyatla daha düzenli olarak uğraşmaya başladı. 1895 yılında Samara’ya geçti. Burada yöresel gazetelere makaleler yazarak politik sorunlara değiniyor, patronları eleştiriyor, işçilerin, köylülerin ve öteki emekçilerin çıkarlarını savunuyordu. Yine bu sırada yazdığı “Paul Verlaine ve Dekandantlar” adlı bir makaleyle, edebiyatta dekandantlığı ve natüralizmi eleştiriyordu. Öyküleri 1895’ten sonra başkent dergilerinde de yayımlanmaya başladı. Bunları 1898 yılında, iki ciltte topladı. Kitap ilkin Rusya’da, sonra bütün dünyada büyük bir ilgi uyandırdı. Yazarına dünya ölçüsünde ün sağladı.

İlk öykülerin özellikleri

“Eskizler ve öyküler”, Gorki’nin uzun yolculuklarında edindiği izlenimleri, yaşadığı olayları konu alır genellikle. Bu öyküler, halktan insanlara ilişkindir daha çok. Gorki, sosyalist- gerçekçi bir sanatçı olarak ortaya çıkmamıştır henüz. Fakat XIX. yüzyıl gerçekçiliğinin en olumlu geleneklerini ileri bir romantizmle birleştirerek, o dönemde de bir yenilikçi, yeni bir sanat yolunun öncüsü olarak belirmektedir. Serserilerin, toplumsal mekanizmanın dışına fırlatılmış insanların yaşamını konu alan “Konovalov”, “Çelkaş”, “Malva”, “Bozkırda”, “Yemelyan Pilyay”, “Yirmi altı adam ve bir kız” gibi öykülerde gerçekçiliğin ve insansı bir sıcaklığın çarpıcı bir biçimde kaynaşması, dünya edebiyatı için bir yeniliktir. Başta bunlar olmak üzere, “Eskizler ve Öyküler”i oluşturan bütün öyküler yeni bir çığır açmış, kuşaklar boyunca pek çok dünya edebiyatçısını etkileyegelmiştir. Genç Gorki’nin gerçekçiliğinde, yeni sosyal-politik bilincin gelişmesi, halk yığınlarının gitgide kabaran öfkesi, daha iyi, daha insanca bir yaşama karşı ateşli tutku derinden derine yansımaktadır. Fakat Gorki’nin bu yıllardaki kahramanları daha çok bireysel başkaldırıya yaslanmaktadırlar. Yazgıları genellikle tirajiktir.

Sosyalist gerçekçiliğe geçiş, “Üçler” ve “Foma Gordeyev”

Gorki iki yüzyılın kesişme noktasında ilk romanları ve oyunlarıyla sosyalist gerçekliği biçimlendirmeye başlamaktadır. “Foma Gordeyev” (1899) ve “Üçler” (1900) adlı romanlarıyla tarihsel bir kesit içinde Rus kapitalizminin gelişme yollarını ve Rus burjuvazisinin tipik kişiliklerini ortaya koyduğunu görüyoruz. Rakov Mayakin tipi, kendi ekonomik gücünün bilincinde olan, politik iktidarı elde etmek için yanıp tutuşan burjuvaziyi yansıtmaktadır. Gorki yine ilk kez “Foma Gordeyev”de proleteryayı ayrı bir güç olarak işlemekte, öteki emekçilerden ayrı bir yere koymaktadır. “Üçler”de ise temelde kent yoksulluğu alınarak, proletarya ve küçük burjuva duyarlıklarının çatışması anlatılmakta, mülk sahibi Lunev’e karşı işçi Graçev konulmaktadır. Graçev, kurtuluşun sosyalizmde olduğunu sezinleyen bir işçidir.

Çehov ve Tolstoy’la tanışma, ilk oyunlar: “Dipte” ve “Küçük Burjuvalar”
Gorki, 1899-1900 yıllarında Çehov’la ve Tolstoy’la tanıştı. Bu dev yazarlar, başından beri Gorki’nin yeteneğiyle ilgilenmekte, halkın arasından çıkan bu genç yazara büyük değer vermekteydiler. 1902’de Akademi onur üyeliğine seçilen Gorki’nin üyeliği II. Nikolay’ın buyruğuyla geçersiz sayılmış, bunun üzerine Korolenko’nun yanı sıra Çehov da akademi üyeliğinden istifa etmişlerdi. Yine bu yıllarda Moskova Sanat Tiyatrosu Gorki’nin ilk oyunlarını, “Dipte”yi (1902) ve “Küçük Burjuvalar”ı (1901) oynuyordu. Oyunlar Çarlık düzenine karşı büyük gösteriler yapılmasına yol açtı. “Küçük Burjuvalar”daki Nil tipiyle, tarihin yeni kahramanı, Rus işçi-savaşçı karakteri, sanatsal bir kişilik kazanmaktaydı. “Dipte” oyunundaysa yaşamın dibine fırlatılmış insanlar anlatılmakta, kapitalist düzenin işleyip durduğu cinayetler sergilenmekteydi.

“Yazlıkçılar”, “Güneş Çocukları”, “Barbarlar”

1904-1905 yıllarında Gorki birkaç oyun daha yazdı. Bu oyunlarda aydın çevreler anlatılıyor, bunların halka ve yaşama karşı tavırları, iç çelişkileri ve çatışmaları ortaya konuyordu. “Yazlıkçılar”da (1904) dönek liberallere karşı gerçek demokrat aydın tipinin konduğunu görüyoruz. “Güneş Çocukları”nda (1905) burjuva aydınlarının bağımsız kültür ve bağımsız bilim savları çürütülmekte, kültür ustaları halk için yaratmaya çağrılmaktadır. “Barbarlar”da (1905) ise burjuvazinin uygarlık görünüşü altında yatan ahlaksal barbarlığı gösterilmektedir.

1905 Devrimi ve Gorki, Amerika’ya yolculuk

Gorki, 1905 olaylarına doğrudan doğruya katıldı. Kanlı Pazar’dan sonra yazdığı bir bildiri nedeniyle Petropavlovskaya Kalesi’ne kapatıldı. Rusya’da ve Batı Avrupa’da onun için gösteriler yapılması üzerine çok geçmeden serbest bırakıldı. 1905 yılı yazında Bolşevik Partisi’ne girdi. Aynı yıl, ilk yasal Bolşevik yayın organı olan “Yeni Yaşam” gazetesinin örgütlenmesine katkıda bulundu. Silahlı işçi birliklerini paraca destekledi, silah donatımlarının tamamlanmasına yardım etti. Fakat üzerindeki baskı gitgide yoğunlaşıyordu. 1906 yılında gizlice Rusya’dan ayrıldı, az sonra Amerika’da göründü.

Yurt dışında, yabancı aydınları ve proleteryayı, Rus devrimcilerini desteklemeye çağırıyordu. Amerikan basınının aralıksız kışkırtıcı yayınlarına karşın, güze kadar Amerika’dan ayrılmadı. Burada “Görüşmelerim” (1906) adlı yergilerini ve “Amerika’da” (1906) adlı gezi notlarını yazdı.

Zirveye doğru: “Düşmanlar” ve “Ana”

1905-1907 yıllarında Gorki, edebiyat yaratıcılığının zirvesine yükselmektedir. Sosyalist gerçekçi edebiyatın seçkin tiplerini bu dönemde yarattı. 1906 yılında yazdığı “Düşmanlar” adlı oyununda, grev hareketlerinin burjuvaziye karşı nasıl politik bir savaşa dönüştüğünü, sosyalist ideolojinin işçiler arasında nasıl hızla geliştiğini gösteriyordu. Skrobatov tipiyle, açıkça diktatörlük isteyen karşı devrimci burjuvazi damgalanıyor, Zahar ve Polina Bardina tipleri halka hoş görünerek mutlakiyetle sinsice anlaşıp iktidara sızmaya çalışan liberal burjuvaziyi belgeliyordu. Oyunun sonunda, proleteryanın yaklaşan zaferi gösterilmekteydi. Gorki yine aynı yıl (1906) “Ana”yı yazdı. Bu romanın konusunu, 1902 yılı 1 Mayıs gösterilerinden ve göstericilerin yargılanmasından almıştı. “Ana” romanıyla, edebiyatta ilk kez devrimci proletaryanın sosyalizm için burjuva düzenine karşı savaştığı gösteriliyor, profesyonel devrimcinin parlak tipi yaratılıyoru. “Ana” ve “Düşmanlar”, sosyalist gerçekliğin klasikleşmiş örnekleridir.

İtalya yolculuğu ve yeni yapıtlar

Gorki, 1906 güzünde İtalya’ya geçerek Capri adasına yerleşti. Rusya’da 1905 Devrimi yenilgiye uğramış, gericilik dönemi başlamıştı. Bir ara Lenin de Capri’ye, Gorki’yi ziyarete geldi. Gorki o dönemde yazdığı “Sonuncular” (1908) adlı oyununda polis devletinin, çarlık rejiminin belirgin tiplerini ortaya koyuyordu. “Vassa Jeleznova” (ilk basımı 1910) oyunuyla da burjuvazinin artık çürümekte olduğunu gösteriyordu. “Yaz” (1909) adlı uzun öyküsünde yeni tip devrimci bir köylünün doğuşu, “Okurov Kenti” (1909) ve “Matyev Kojemyakin’in Yaşamı” (1910-1911) adlı uzun öykülerindeyse taşra Rusyası’nın küçük burjuva çevreleri anlatılıyordu. “Rus Öyküleri” (1912-1917) adı altında topladığı taşlamalarında, dekadantların mezarlık edebiyatıyla, gericilikleri ve şovenistlikleriyle alay ediyordu.

Rusya’ya dönüş: “İtalya Öyküleri”, “Çocukluğum”, “Ekmeğimi Kazanırken”

Gorki 1913 yılı sonunda genel aftan yararlanarak Rusya’ya döndü. Bu sırada yazdığı “İtalya Öyküleri”ni (1911-1913), daha sonra, 1913-1916 yıllarında, “Çocukluğum” ve “Ekmeğimi Kazanırken” adlı otobiyografik yapıtlarını yayınladı. Bu yapıtlarda, en aşağı tabakalardan gelerek, kültür, yaratıcılık ve özgürlük için savaşın doruklarına yükselen bir insanın serüvenleri büyük bir içtenlikle anlatılmaktaydı.

1917 Devrimi ve Gorki: Hastalık, yeni yolculuklar ve “Benim Üniversitelerim”

Gorki 1917 Devrimi’nden sonra sosyalist kültürün kuruluşunda öncü bir rol oynadı. 1918- 1919 yıllarında ilk işçi-köylü üniversitesinin kurulmasına, Petrograd’da büyük bir dramatik tiyatronun açılmasına emeği geçti. (Bugün bu büyük tiyatro Gorki adını taşımaktadır.) “Dünya Edebiyatından Çeviriler” yayınını örgütledi. Birçok yeni yayının örgütlenmesine öncülük etti. Yerli, yabancı aydınlarla yazışarak onları Rusya’daki sosyalist devrimi ve yeni sosyalist kültürün kuruluşunu desteklemeye çağırdı. 1921 yazında (ilk gençliğinde bir bunalım sırasında göğsüne sıktığı kurşunun sonucu olarak) tüberküloz nöbeti yenilendi. Tedavi için yurt dışına çıktı. 1921-1924 yılları arasında Almanya, Çekoslovakya kaplıcalarında yaşadı. 1924’te İtalya’ya geçerek bu kez Sorrento’ya yerleşti. Yurt dışındayken de burjuva ideolojisiyle mücadele etti. Beyaz göçmenlerin karşı devrimci çabalarını kınadı. Ekim Devrimi’nin başarılarını savundu. 1922’de otobiyografik üçlüsünün sonuncu kitabı olan “Benim Üniversitelerim”i yazdı.

Edebi portreler, “Artamonovlar”

Gorki’nin yaratıcılığında edebi portreciliğin başlı başına bir yeri vardır. L.N. Tolstoy’un (1919) portresiyle başladı bu işe, sonra Çehov’u, Korolenko’yu, Garin Mihalyovski’yi yazdı. Bunu devrimci eylem adamlarının; Skvortsov, Krasin, Kamo ve Lenin’in (1924- 1931) portreleri izledi. 1925’te yazdığı “Artamonovlar” adlı romanındaysa, 1861 reformundan Ekim Devrimi’ne kadar uzanan tarihsel bir kesit içinde “Artamonov” ailesinin yaşamı anlatılıyor, böylece bir burjuva ailesinin üç kuşak boyunca tarihi verilmiş oluyor, bunlara karşı yine üç kuşak boyunca dokumacı Morozov ailesi konuyordu.

Yeniden Rusya’ya dönüş, “Klim Samgin’in Yaşamı”, zirve ve ölüm

Gorki 1928 ve 1929 yıllarında Rusya’ya gelerek geziler yaptı. Bu gezilerden edindiği izlenimleri “Sovyetler Birliği’nden Notlar” (1929) adlı kitabında toplandı. 1931 yılında Rusya’ya temelli döndü. Birçok dergi ve kitap yayınını denetledi. I. Sovyet Yazarları Kurultayı’nı örgütledi (1924). “Yegor Bulıçov ve Ötekiler” (1932) ile “Dostigayev ve Ötekiler” (1933) adlı oyunlarını yazdı. Gorki, sanatsal yaratıcılığının zirvesineyse “Klim Samgin’in Yaşamı” adlı romanıyla ulaştı. Bu epik romana daha 1925’lerde başlamış, son günlerine kadar üzerinde çalışmıştı. Romanda, sosyalist devrim öncesi Rus yaşamının kırk yılı yansıtılıyordu. Lunaçarski’nin sözleriyle, “çağın hareketli bir panoramasıydı” bu. Gorki, temele çağın keskin ideolojik-sosyal mücadelesini aldığı “Klim Samgin’in Yaşamı”nda narodnikliği, dekadantlığı, legal marksistleri, liberal aydınları, dönek devrimcileri şiddetle eleştiriyor, emperyalistlerin vahşi ideolojisinin maskesini indiriyordu. Gorki aynı yıllarda önde gelen bir eleştirmen ve gazeteci olarak da çalışmalarını sürdürmekteydi. Makalelerinde, felsefe, sosyal-ahlak, politika ve tarih-edebiyat sorunlarını organik bir bütünlük içinde ortaya koyuyordu. 1936’da, edebiyat yaratıcılığının ve devrimci kavganın zirvesine çıkmış olarak öldü. Moskova’da, Kızıl Meydan’a gömüldü. Çağın bir başka büyük yazarı, Romain Rolland, şöyle dedi Gorki’nin arkasından: “Çağın dünya kültürünü ve devrimi böylesine görkemli bir biçimde kaynaştırmak Gorki dışında hiç kimseye hiçbir zaman kısmet olmadı…”

Ataol Behramoğlu

Maksim Gorki’nin Başlıca Eserleri:

Romanları:
Foma
Ana
Halk Düşmanı

Matveya Kojemyakin

Klim Samgin’in Hayatı

Artamonovlar

Küçük Burjuvalar

Arkadaş
Fırtınanın Habercisi

Çocukluğum
Üçler
Soytarı
Ekmek İşçileri

Düşkünler
Ekmeğimi Kazanırken

Benim Üniversitelerim

Çocukluğum
İnsanlarımız
Danko’nun Yüreği

Öyküleri:
Yirmi Altı Erkek ve Bir Kız

İtalya Hikayeleri

Yol Arkadaşım

Oyunları
Ayaktakımı Arasında

Sonuncular
Yazlıkçılar
Vassa Jeloznova

Güneşin Çocukları

Barbarlar
Küçük Burjuvalar

Yegor Buliçov ve Digerleri


Anı/otobiyografi 
Benim Üniversitelerim

Çocukluğum

Ekmeğimi Kazanırken

Tolstoy’dan Anılar

Güncemden Yapraklar

Lenin

edebiyatvadisi

Next Post

Ana

Paz Tem 7 , 2019
Maksim Gorki’nin “Ana” romanından (*); Her gün fabrika düdüğünün keskin sesi, işçi mahallesinin isli ve sevimsiz havası içinde duyulunca somurtkan ve bitkin birtakım insanlar, kül rengi ufak evlerden fırlar, ürkmüş karafatmalar gibi koşuşarak buz gibi sabahın alacakaranlığında, kare biçimindeki sayısız sarı ve yapışkan gözlerinin çamurlu kaldırımları aydınlattığı fabrika duvarlarına çıkan […]

You May Like