ÖZ ŞİİR ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR Türk edebiyatında “Saf Şiir” (Öz Şiir) eğilimi Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesiyle (Türk edebiyatında ilk poetika örneği kabul edilir.) başlar. Sanatın bir form sorunu olduğuna inanan bu şairler için önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır. Bu anlayışla kendilerine özgü özel bir […]
Sitemizdeki tüm sorular özgün olup emeğe saygı çerçevesinde başka sitelerde yayımlanması, kopyalanıp dağıtılması yasaktır. Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için edebiyatvadisi@hotmail.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.
Jack London’ın “Yol” romanından (*); …Kapıyı hafifçe vurdum. Kapıyı açan orta yaşlı kadının yumuşak anlatımlı yüzünü görür görmez, sanki bir ilham perisi tarafından kafamın içine getirilip konulmuş gibi, anlatacağım “hikâye” kendiliğinden doğuverdi. Zira şurasını unutmamak gerekir ki bir dilencinin başarısı, hikâye anlatmaktaki yeteneğine bağlıdır. Her şeyden önce hiç vakit kaybetmeden […]
Jack London (1876-1916) Çocukluk yılları sefalet içinde ama alabildiğine hareketli geçti. En büyük zevki kitap okumaktı, ancak ailesinin güç koşullarda yaşaması yüzünden on dört yaşında okulu bırakıp bir konserve fabrikasında çalışmaya başladı. Yaşadığı çevredeki sefaletin ve kötü çevrenin de etkisiyle on altı yaşına gelmeden bir sokak çetesinin üyesi olmuştu. Sonraki […]
Thomas More’un “Utopia”sından (*); Bilimler, Sanatlar, Uğraşlar Kadın erkek bütün Utopia’lılar usta birer tarımcı olmak zorundadırlar. Çocuklar erkeklerden tarımı okulda öğrenir ve şehre yakın köylere, tarlalara geziye götürülüp öğrendiklerini yerinde görürler. Orada çalışanları seyreder, kendileri de çalışmalara katılırlar. Bu tarım çalışmaları onların beden güçlerini de geliştirir. Bütün Utopia’lıların katılmak zorunda […]
Thomas More (1478-1535) İngiliz yazar, devlet adamı ve hukukçudur. 1490-1492 yılları arasında Canterbury Başpiskoposu John Morton’nun hizmetine girdi ve burada eğitimine başladı. Bu dönemde Rönesans’tan da etkilenmeye başladı. Eğitimini tamamladıktan sonra Başpiskopos Morton’un sayesinde Oxford Üniversitesi’ne girmeye hak kazanan Thomas More, burada geçirdiği 2 yılda yazılar yazmaya başladı. Antik Yunan ve Latin edebiyatına ilgisi de […]
Anthony Burgess’in “Otomatik Portakal” romanından*; … “Eee, ne olacak şimdi ha?” İşte şimdi öykünün cidden acıklı ve trajik filan kısmı, kardeşlerim ve biricik kankalarım, Staja’da (yani Eyalet Hapishanesi’nde) 84F numarada başlıyor. Pederin şoka girip de yara bere içindeki kanlı ellerini cennetindeki adaletsiz Tanrı’sına filan kaldırdığını ve anamın tek çocuğunun ve […]
Anthony Burgess (1917-1993) Asıl adı John Burgess Wilson olan yazar 1917’de İngiltere’de doğdu. Manchester Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı ve sesbilim öğrenimi gördü. Otuz yaşlarına kadar en büyük arzusu besteci olmaktı. Bir senfoni dahil, çok sayıda müzik eseri besteledi. 1940-46 arasında İngiliz ordusunda yer aldı, 1946-50 yılları arasında Birmingham Üniversitesi’nde öğretim üyesi […]
Kostas Valetas’ın “Göçebeler” adlı romandan (*); “Tellal, gitme fikrine elinden geldiği kadar karşı koyuyordu. Fakat Maria’nın onu hesaba kattığı yoktu. Onun isteği olmadan ve bütün söylediklerine kulak asmadan yolculuğa hazırlanmaktaydı. Son ana kadar kalmakta, Maria’nın gitmesine engel olmakta kararlı olan o, bir dönüş yaptı. Trene kendisi istemeden, meçhul ve karanlık […]
Kostas Valetas 1939’da Midilli’de doğan Valetas, hukuk ve politik-ekonomi alanlarında eğitim almıştır. Edebiyat dünyasına adını 1962’de yazdığı “Lumumba” adlı şiirle duyuran sanatçı Kayıp Güzellik ve Cesur Hayat adlı öykü kitapları yayımlamıştır. 1967’de bir tür hümanist manifestosu olan “İtalyan Anayasası” denemesini ve aynı yıl yine deneme niteliğinde olan “Satirik Molfetas” […]
John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” romanından*; Lennie: -George, o yeri biraz anlatsana. -Anlattım ya… Daha dün gece anlattım. -Hadi… Bir daha anlat George! -Peki. Burası on dönüm kadar bir yerdir. Küçük bir el değirmeni de var. Küçük bir evi, bir de tavuk bahçesi var. Sonra bir mutfağı, bir meyve bahçesi, […]
John Steinbeck (1902-1968) John Steinbeck, 27 Şubat 1902 yılında ABD’nin Kaliforniya eyaletinde doğdu. Yoksul bir aileden gelen yazar çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Yaşıtları gibi o da küçük yaşlarda çiftçilik yaptı. 1920 ila 1926 yılları arasında aralıklarla Stanford Üniversitesine devam etti. Steinbeck, Stanford Üniversitesi’nde yalnızca yazarlığına katkısı olacağını düşündüğü derslere katıldı. Öğrenimini sürdürdüğü […]
Grigoriy Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” romanından (*); Kimi anne-babalar evdeki yaşantılarına, giysi ve beden temizliğine dikkat etmezler. Çocuklarının yanında kirli, sökük ve eski elbiselerle ve kirli el ve ayaklarla dolaşırlar. Konuşma ve davranışlarında nezahet ve nezakete riayet etmezler. Kimileri de onların yanında birbirleriyle kavga ederler ve “Babanızın nasıl biri olduğunu […]
Grigory Petrov (1868-1936) STolstoy, Çehov, Gorki gibi Sovyet edebiyatının güçlü yazarlarıyla tanışmış olan Petrov, ünlü bir Rus yazarıdır. Yoksul köylü ve işçilerin geri kalmışlıktan ve ezilmişlikten kurtulması yönünde çaba göstermiştir. Petersburg’un Yamburg kasabasında, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası garsonluk yapıyordu. Hayatın tüm zorluklarını daha genç yaşlarda hisseden […]
Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar” romanından*; Bazarov o gün yatağından hiç kalkmadı, geceyi de ağır bir yarı baygınlık içinde dalıp uyanarak geçirdi. Gece yarısından sonra saat birde gözlerini zorla açınca ufak bir lambanın ışığında üzerine doğru eğilen babasının soluk yüzünü gördü; ona dışarı çıkmasını buyurdu. Yaşlı baba buyruğa boyun eğdi ama […]
Ivan Sergeyeviç Turgenyev (1818-1883) 28 Ekim 1818’de, Rusya’nın Oryol şehrinde doğdu. 1833 yılında Moskova Üniversitesi’ne girdi. Ertesi yıl babasını kaybetti ve kaydını St. Petersburg Üniversitesi’ne aldırdı. 1838-1841 yılları arasında Berlin Üniversitesi’nde eğitim gördüğü dönemde birçok araştırmacı, filozof ve edebiyatçıyla arkadaş oldu. 1842 yılında gayrimeşru bir çocuğu olan Turgenyev, aynı yıl […]
Anatole France’ın “Penguenler Adası” romanından*; III PROFESÖR OBNUBILE’İN YOLCULUĞU Art arda gelen birçok akıl almaz değişiklik, bir yandan zamanın törpüsü, öbür yandan da tarihçilerin berbat anlatımı sayesinde unutulduktan sonra, Penguenler halkın kendisini yönettiği bir hükümet kurdular. Önce bir kurultay oluşturup devlet başkanını seçme yetkisini bu kurula verdiler. Basit halk arasından […]
Anatole France (1844-1924) Fransız edebiyatının önemli temsilcilerindendir. Yapıtlarında zengin bir klasik kültürü açık ve duru bir dille, bilge bir alaycılıkla yansıtabilmiş, edebiyatın her türünde yapıtlar vermiş, politika, din, tarih, sanat, edebiyat ve felsefe alanlarında Voltaire ve Diderot’nun hümanist aydınlanma geleneğini sürdürmüştür. Asıl adı Jacques-Anatole-François Thibault olan Anatole France 1844 yılında […]
Maksim Gorki’nin “Ana” romanından (*); Her gün fabrika düdüğünün keskin sesi, işçi mahallesinin isli ve sevimsiz havası içinde duyulunca somurtkan ve bitkin birtakım insanlar, kül rengi ufak evlerden fırlar, ürkmüş karafatmalar gibi koşuşarak buz gibi sabahın alacakaranlığında, kare biçimindeki sayısız sarı ve yapışkan gözlerinin çamurlu kaldırımları aydınlattığı fabrika duvarlarına çıkan […]
Maksim Gorki (1868-1936) Sovyet edebiyatının kuruluşunda önderlik rolü olan Gorki, 1892’den itibaren yazdıklarıyla dünya çapında büyük bir üne kavuşmuştur. Çarlık düzeninin sosyal ve politik görüşlerine aykırı bir tutum izleyen Gorki’nin hem ülkesinde hem de dünyada büyük başarı sağlamasının birçok nedeni vardır: Renkli bir anlatım, eşsiz bir gözlem ve canlı bir […]
SÖZCÜKTE ANLAM: Sözcük, cümle kuruluşuna yarayan en küçük anlam birimidir. Sözcükler, canlı ve cansız varlıkları, hareketleri ve onların durumlarını karşılar. Sözcükler, iletişimin temel malzemesidir. İnsanlar duygu ve düşüncelerini ancak sözcüklerle ifade ederler. Bu nedenle dilimizdeki sözcüklerin anlamsal ve yapısal özellikleri, onların cümle içindeki görevleri iyi tanınmalıdır. Böylece, kurulan cümlelerde hangi […]
Açlıktan ölmek üzere bulunan bir köpeği kurtarınız, sizi ısırmayacaktır. İnsan ile köpek arasındaki tek fark budur. (Mark Twain)
TEZAT: İki düşünce, duygu ve hayal arasındaki birbirine karşıt olan nitelikleri bir arada söyleme sanatıdır. Örneğin “Ağlarım, hâtıra geldikçe gülüştüklerimiz” dizesinde “ağlamak” ve “gülmek” sözcükleri zıt duyguları bir arada belirtmek için söylenmiştir ve bu dizede birlikte kullanılarak tezat sanatı oluşturulmuştur. Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib Kılma derman kim […]
LEFF Ü NEŞR: Sözlük anlamı toplayıp dağıtma demektir. Bu sanat tenasüp sanatının özel bir şeklidir. Bir beytin ilk dizesinde söylenen sözlerin karşılıkları, benzerleri ya da ilgililerinin ikinci dizede söylenmesiyle yapılan bir sanattır. İlk dizede söylenen kavramların karşılıklarının ikinci dizede sırasıyla söylenmesiyle oluşan sanata “leff ü neşr-i müretteb”, ikinci dizede karışık […]
Redif ve Kafiye (Uyak): Şiirde müzikal ritmi yakalamanın yollarından biri de dize sonlarında ortak seslere yer vermektir. Redif ve kafiye olarak sınıflandırılan bu ses benzerlikleri aracılığıyla şiirin hem estetik değer kazanması sağlanır hem de şiire müzikal değer yüklenir. Şiirdeki dizelerin sonlarında oluşturulan ses benzerlikleri iki ana bölüme ayrılır: a) Redif […]
İSTİFHAM: İstifham; sorup anlama, anlamak için sorma anlamına gelir. Anlamı daha etkili duruma getirmek için cevabı istenmeyen soru sorma sanatıdır. Bu sanatın amacı, anlatılan duygu ve düşünceye daha fazla dikkat çekmektir. İstifham, günlük hayatta da sık sık başvurulan bir sanattır. Çoğu zaman kin, nefret, sevinç, hüzün, şefkat, hayret gibi duygularımızı […]
AKİS: Sözlük anlamı çarpma, çarpıp geri dönme demektir. Terim olarak edebiyatımızda oldukça fazla başvurulan bir sanattır. Herhangi bir cümle, bir dize ya da beyitteki sözcüklerin yerlerini tersine çevirerek aynı anlamlı cümle ya da dize yapmaktır. Verilen yeni anlam, ilk anlamın tersini ifade eder. Örneğin Dîdem rûhunu gözler, gözler rûhunu dîdem […]
ABARTMA (=MÜBALAĞA): Herhangi bir varlığı ya da durumu olduğundan büyük ya da küçük gösterme sanatıdır. Abartma, genellikle övme ve kötüleme amacıyla kullanılır. Bu sanatın kullanılmasındaki amaç, duygu ya da düşüncenin daha güçlü biçimde vurgulanmasını sağlamaktır: Örneğin Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür Dizelerinde “ah çekmek” eylemi […]
YARDIMCI SESLER Türkçede köklerle eklerin ya da eklerle eklerin doğrudan doğruya birleşmeleri her zaman mümkün olmaz. Çünkü bir sözcükte art arda iki ünlünün ya da iki ünsüzün bulunması -bazı özel durumlar dışında- Türkçenin yapısına aykırıdır. Yardımcı sesler, köklerle eklerin ve eklerle eklerin Türkçenin ses yapısına uygun biçimde birleşmesini, kaynaşmasını sağlayan […]