Ahmed Fakih (? – (?)1252)
Hayatı hakkındaki bilgiler, oldukça kısıtlıdır. Araştırmalara göre Ahmed Fakih, Horasan’dan gelerek Konya’ya yerleşmiştir. Halk arasındaki şöhretinin büyük olduğu bilinmektedir. Hükümdar ve emirlerin saraylarında serbestçe hareket edebilen Ahmed Fakih ile ilgili bilgi, Eflâki’nin Menâkibü’l-ârifin adlı eserinde bulunmaktadır. Eflâki’ye göre Ahmed Fakih çok meşhur olmakla birlikte Mevlâna Celaleddin Rumi ile ölçülemez. Ancak Mevleviler arasında da büyük saygı görmüştür. Ahmed Fakih, Bektaşiler arasında da saygın bir yerdedir, Hacı Bektaş Veli’nin Velâyetnâme’sinde de adı geçmektedir.
Eflâki’nin eserine göre Ahmed Fakih, Bahaeddin Veled’den Hidâye okuduğu sırada kitabı elinden atarak dağlara çıkmış ve yıllarca orada kalmıştır. Ancak hocasının ölümünden sonra Konya’ya dönmüş ve Dervâze-i Ahmed denilen zaviyesinde yaşamıştır.
Ahmed Fakih hac ziyareti için Hicaz’a gitmiş ve dönüşünde Kudüs’te iki ay kalmıştır.
Eserleri:
Çarh-nâme: Eserin bilinen tek nüshası, Eğridirli Hacı Kemal’in derlediği Câmiü-n-nezâir adlı mecmuanın içindedir. Mecmuadaki cetvele göre 100 beyit olması gereken eserin mecmuada 82 beyitten sonraki kısım yoktur. Aruzun mefâilün mefâilün fa’ûlün ölçüsüyle yazılan eserde aruz kusurları çoktur. Bununla birlikte Anadolu’nun bu ilk Türkçe kasidesinin şekil ve içerik yönüyle de İslami oluşu yanında Eski Anadolu Türkçesinin güçlü bir örneği olması yönünden de önemlidir.
Çarh-nâme; dünyanın faniliğinden, dünya zevklerine kapılmamak gerektiğinden, ölümü hatırlatarak bu dünyada ahiret için çalışmanın öneminden söz ederek bunun ibadet, alçakgönüllülük gibi dinî-ahlaki işlerle sağlanabileceğini öğüt veren dinî bir eserdir. Bu yönüyle halk için yazılmış basit bir manzumedir.
Kitabu Evsâf-ı Mesacid-i Şerife: Eser, British Kütüphanesi’nde kayıtlıdır. Kimi yaprakları kopmuş ve kaybolmuş olduğu için metnin bütünlüğü kaybolmuştur. Eldeki metin 339 beyittir. Kitapta bir bölük arkadaşı ile hacca giden Ahmed Fakih bu gezisi sırasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke, Medine şehirleri ile orada gördüğü mukaddes yerleri anlatmaktadır. Şair gördüğü yerleri dikkatle seyretmiş, gördüğü yapıların kaç kapısı olduğunu, kubbelerini, sütunlarını, merdiven basamaklarını saymış, enlerini boylarını adımlayarak ölçmüştür. Ahmed Fakih, ülkesine dönünce eserini Hacca gidemeyen arkadaşlarına verir ve onların da oraları görmesini tavsiye eder.
Çarh-nâme’den Beyitler:
Dirigâ çarhun elinden hezârân
Ki kılmışdur muattal bunca karân
(Feleğin elinden binlerce eyvah! Çünkü bunca işi kullanılmaz duruma getirmiştir.)
İşid imdi bu ahvâli kardaş
Çün ümmetdür birbirine ihvân
(Ey kardeş, şimdi bu halleri işit! Zira ümmet birbirinin kardeşidir.)
Yavuz sanmaya kardaş kardaşına
Hakîkatdür bu sözüm bana inan
(Kardeş kardeşi için kötü bir şey düşünmesin, bu sözüm gerçektir, bana inan.)
İşitdün ise sözüme kulak tut
Gidermegil sözümi kulağundan
(İşittinse bu sözüme kulak ver, sözümü de kulağından çıkarma!)
Bilür misin niçün geldin cihana
Seni kulluğ içün yaratdı Sult’an
(Dünyaya niçin geldiğini biliyor musun? Sultan (Allah), seni kulluk için yarattı.)
Sana nîmet verüpdür bî-nihâyet
Husûsâ kim kılupdur ehl-i îmân
(Sana sonsuz nimet vermiştir, seni özellikle iman ehli kılmıştır.)
Nasîhat tutar isen dinle sözüm
Hünerün var ise gel uşda meydân
(Nasihat tutarsan sözümü dinle, hünerin varsa gel, işte meydan!)
Sana birkaç öğütler vireyin ben
Ki her birisi dürr ola yâ mercân
(Ben sana her biri inci ya da mercan gibi olan birkaç öğüt vereyim.)
Öğüdüm bu günehden tevbe eyle
Ki îmân kasdın eyler bil ki şeytân
(Günahların tövbe et, öğüdüm bu. Bil ki şeytan imanına zarar vermeyi düşünür.)
Usan olma boşuna aklunı dir
Yol uzakdur ki yokdur hadd ü pâyân
(Gafil olma, aklını başına topla. Yol uzaktır, sınırı ve sonu yoktur.)